10 Temmuz 2014 Perşembe

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git( Susanna Tamaro)

“ Sevdiğin insan toprağın altına girmiştir ve O'na söylemek istediklerin sonsuza dek içinde kalır, artık O'nu kucaklayamazsın, konuşurken gözlerinin içine bakamazsın! Artık, O'na henüz söyleyemediklerini söyleyemezsin!"  
----------------------------------------
İşte hayatta tüm sevdiklerini kaybetmiş acılı bir anneanne, bu kitapta torununa böyle sesleniyordu... "Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yapacağımız yolculuktur.” dedi ve kendi hayat yolculuğunu anlatan itiraflarla dolu mektuplarını yazdı , ama hiç gönderemedi torununa! Okurken çok etkilendim! Kitabı çok beğendim, akıcı bir dili etkileyici sözleri vardı! Anneannenin yaşamı ne acılarla doluymuş dedim! Hayattaki tek yakını olan torununa ne kadar da uzak kalmış, ruhuna dokunmak istemiş ama becerememiş dedim! Ergen çağlarımda bizim yanımızda kalan rahmetli Anneannemle yaptığım kavgaları anımsadım! Hüzünlendim, biz kavga eder sonra barışırdık, onun yumuşacık yanaklarını öpünce her şey toz pembe olur du! O benim Gülpembemdi! Allah rahmet eylesin:( Bu kitap ile ben de bir geçmişe yolculuk yaptım anlayacağınız! 

İşte kitaptaki o anneanenin kitaptaki son sözleri : "... ve önünde pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece girme! Otur ve bekle! Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme! Bekle ve gene bekle! Sessizce dur ve yüreğini dinle! Yüreğin seninle konuştuğu zaman ise kalk ve Yüreğinin Götürdüğü Yere Git ... 
---------------------------------------

Herkese iyi okumalar


6 Temmuz 2014 Pazar

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

"Seni sen, her kim isen, o olarak seviyorum.Beni dinleyeceğin bu çeyrek saat yüzünden yorulma, çünkü ben seni bütün bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım! Ah ne delilikler yaptım bir bilsen! Elinin değdiği kapı tokmağını öptüm, dairene girmezden önce fırlatıp attığın bir puro izmaritini çaldım ve onu, dudaklarının değmiş olduğu için, artık kutsal bir nesne saydım! 

İşte bu ifadeler, tek taraflı , tutkulu bir aşkın sahibi, bilinmeyen bir kadına ait!  Erkeğin çoğu kez gördüğü, birlikte vakit geçirdiği  ama hiç bir zaman tanımadığı bir kadına ait!

Kitabı okurken aşkının karşılığı olmayan bir kadının iç dünyasını görmek, bu umutsuz  aşkın, zavallı kadının nasıl da bütün bir hayatını zehir ettiğine şahit olmak, beni çok etkiledi!  

Okurken çok duygulandım, çok hüzünlendim :( 
Kadının aşkının çaresizliğini ben de aynen içimde duydum sanki! Bu nasıl bir tutku , bu nasıl bir tanınmayı bekleyiş dedim durdum !

"Çünkü daha önce de sana rastlamıştım, tiyatroda, konserlerde, lunaparkta, sokakta... Her defasında yüreğim ağzıma gelmişti ama sen beni hiç tanımadın!" İşte hep bekledi bu kadın! Adamın hayatına çoğu kez, değişik yaşlarda girmesine rağmen, her defasında  O'nun için farklı bir kadın olması , O'nu tanımamasıydı onu kahreden!

"Evet bütün insanlar beni çok güzel buldu ve şımarttı, yalnızca sen beni unuttun , yalnızca sen , beni asla tanımadın!"işte bu sözlere sahip bu bilinmeyen kadının mektubunu okuyun, göreceksiniz ki , kendi incecik ama etkisi çok kalın!



Mihmandar, İskender Pala

İskender Pala siz ne güzel yazıyorsunuz! Siz iyi ki varsınız ve biz de iyi ki sizin kitaplarınızı okuyoruz! Sizin bu yazdığınız her bir roman, bize yaşattığınız her heyecanlı macera ve anlattığınız her bir tarihi bilgi bizde unutulmaz izler bırakıyor! 

İşte bu "Bir Eyüp Sultan Romanı Mihmandar"  da muhteşem  kitaplarınızdan biriydi!

Kitap, rivavet edilen bir hikaye ile başladı ki Ebu Eyyüb'un dedelerinin nasıl Yesrib'e yerleşmiş olduğunu anlattı bize! Sonra karşımıza  Sevgili Ebu Bekir Hazretleri çıktı ve anlatmaya başladı, Kutlu Nebi(sav) ile çıktığı hicret yolculuğunu , okurken duygulanmamak elde değildi! Çünkü tasvirler muhteşemdi, orada o mağarada ben de nefesimi tuttum bekledim, onlarla! Sonra Medine'ye varış! Ve Hz. Peygamberimizin devesi Kusva 'nın konaklayacakları yeri seçerken Ebu Eyyüp ve eşi Fatıma'nın heyecanlı bekleyişi! Ben de bu bölümlerde çok heyecanlandım ve Fatıma'nın dualarına ben de katıldım, amin dedim, hadi mübarek hayvan dur bu evin kapısında dedim! O an öyle güçlü betimlenmişti ki ağlamamak ne mümkün!

Ve Eyüp Sultan Hazretleri yıllar sonra çıktı kitapta karşımıza, 80 yaşında bir delikanlı olarak! Muaviye dönemindeki İstanbul'un Fethi'ne manevi destek olmak için çıktığı yolculuğa şahit olduk! Binbir türlü zorluğa,çetin kış koşullarına rağmen yola düşen Eyyub el-Ensari  Hamed'e verdiği öğütlerle,ona anlattığı hadislerle , her gittiği yerde fidan dikme isteği ile,  askere davranış ve sözleriyle örnek ve moral oluşuyla, peygamber sevgisi ile manevi bir doygunluk yaşattı bizlere! İşte o rivayet ettiği hadislerden bazıları " Kim Allah için mütavazi olursa, Allah onu ve şanını yüceltir!" , " Kim bir mümin kardeşinin ayıbını bu dünyada örterse, Allah da dünya ve ahirette onun ayıbını örter!" , " Müslüman'a din kardeşiyle üç günden fazla dargın durması uygun değildir!","Sadakanın en makbulu , dargın akrabaya verilendir!"...

Bu arada bir de ilerleyen hikayede Kallinikos vardı, savaş silahı icat eden bir bilim adamı! Ayrıca savaşçı , dişi ejder Genna'nın serüvenleri ve ortaya çıkan "Greguvar yani Bizans ateşi" isimli silah!!! Kallinikos belki unutulmaz bir kurgu karakteri gibiydi! Ama belki de gerçekti kimbilir!  Hele söylenişi oksiene benzeyen Oxy-genna ismi...

Sonuçta 80 yaşında bir insanın Medine’den kalkıp, iklimine alışık olmadığı Konstantiniyye önlerine kimi zaman yayan kimi zaman at sırtında gelebilmesi, aslında onun nasıl da ideali uğruna, gayretli bir adam olduğunu gösteriyordu! Hz. Muhammed’in (sas) gelecekte İstanbul’un fetholunacağını haber vermesi kadar, Eyüp Sultan’ı o yaşında buralara kadar getiren şey  belki de Efendimiz’in “Konstantiniyye yakınlarında salih bir kul defnolunacaktır.” sözüydü, kim bilir...

Peki hiç düşündünüz mü? Eyüp Sultan Hazretlerinin gerçekten ismi ne diye? Aslında o mübarek zatın ismi Halid Sultan, ama tahtı yok! O aslında bir hizmetkar, gönüllerin sultanı sadece! İşte O'nun oğlunun adı Eyüp aslında, adı da Ebu Eyüp , çünkü Eyüp'ün babası... 

Ben kitabı çok beğendim! Kesinlikle okuyun derim!