İlk Rosshalde'siyle tanıştım Hesse ile... Ve tek kelime ile kalemine, büyülü tasvirlerine, oluşturduğu gerçekçi karakterlerine hayran kaldım.
Sonra Doğu Yolculuğu , Siddartha Demian ve BozkırKurdu kitaplarını okudum. Bu kitaplarında , hep kendini keşfetme ve ruhsal alemde gizemli olanı bulma, öz kimliği yaratma çabaları vardı...
Hepsi de bir insanın iç dünyasında birer yolculuktu ve arayış olmadan bulunuş olmaz dedirtiyordu. Kirlenmeden, temiz olmanın kıymetini bilemezsin diyordu! İyi olmak için, kötüyü de görmek gerek diyordu...İnandıklarına körü körüne inanma, bazen de şüpheye düş... Ya öyle değil de böyleyse diye düşün ve inancını sağlamlaştırmak üzere arayışını , tatmin olana kadar sürdür diyordu...( bu arada bunlar hep benim gözlem ve ifadelerim, kitap önsözü alıntısı değil)
Bundan sonra yazdıklarım , tırnak içindekiler internetten araştırdıklarım...
"Hermann Hesse 1946'da Nobel Edebiyat Ödülü almış.
Birinci Dünya Savaşı'nı 'kanlı bir saçmalık' olarak nitelemiş. Hermann Hesse, savaş sırasında esirlerin bakımıyla ilgilenmiş. Bir yandan evliliğinin çok kötü koşullarda ilerlemesi, bir yandan savaş esirleriyle ilgilenmesi, Hesse'nin bunalıma girmesine neden olmuş. Başka nedenlerin yanında , bir de ruhsal sıkıntıları olan karısından 1918 yılında ayrılmasıyla da ağır bir buhran geçirmiş.Uzun süre tedavi gördükten sonra 1917'de Emil Sinclair takma adıyla çıkardığı romanı (Demian) tamamlamış. "
Okuyanlar dikkat etmiştir, neredeyse bütün romanlarında, baş karakterlerden biri H ile başlar, tıpkı kendi ismi gibi... Çünkü bence hep kendini anlatır yazar... Ben kalemini çok seviyorum, hayatı sorgulayışı ilgimi çekiyor... Hala tanışmadıysanız hemen tanışın kendisiyle... Tabi ki , bence, en iyi romanı Rosshalde ile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder