2 Ekim 2014 Perşembe

Leylim Leylim... Bir Leylasız Mecnun Masalı

Şair yıllardır kime sesleniyordu? İşte bu mektupların yer aldığı kitapla , o seslendiği kişinin kimliği ortaya çıktı... Şair , mecnun Ahmet Arif, Leylasına sesleniyordu, leylim leylim derken, Hasretinden Prangalar Eskittim derken... 



"Ard-arda bilmem kaç zemheri geçti 
Kurt uyur, kus uyur, zindan uyurdu 
Disarida gürül-gürül akan bir dünya 
Bir ben uyumadim
Kaç bahar leylim 
Hasretinden prangalar eskittim 
Karanlik gecelerde kendimden geçtim ..."

"Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..." 

Leylim Leylim adlı bu kitaptaki mektupları Ahmed Arif, Leyla Erbil’e 1954- 1957 yılları arasında yazmış. Bu metinler, Arif’in Erbil’e aşkının yanı sıra dönemin siyasi, edebi ve yayın ortamlarının izlerini taşıyor. Dönem  Ahmed Arifin sürgün günleri. Yaşadığı siyasi baskının ona yaşattıklarını kelimelerine dökmüş. Kelimeleriyle ağlamış her bir sayfasına! İmkansız aşkını ise tüm samimiyetiyle, en yalın haliyle yazmış. Çok duygulu mektuplar...Ben çok hüzünlendim, etkilendim... Okuyun siz de,  aşkın dile gelmesi neymiş görün...

"Seni sevmenin büyüklüğü başımı döndürüyor. Kalbim çatlayacak neredeyse. Önünde diz çöker, önce parmaklarını, avuçlarını, sonra sonra, hüngür güngür yüzünü, saçlarını öperim." ( Allah'ım ne ifadeler, etkilenmemek elde değil arkadaşlar) 

"Şair ettin beni, buna alınmak olmaz elbet! Ama neredeyse, filozof ya da psikanalist yapıcan beni!"

"Canım benim, 'canım' dediğimde , içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep. Gezegenlerin en güzel kızısın. Senden kıyamete dek sürecek bir öpücük alsam, dayanır mısın?" 

Ayrıca, Ahmed Arif mektuplarında Leylâ’nın az yazmasından şikayette bulunuyor! Yalnız mektuplar için değil, Leylâ’nın yazmadığı şiirler içindir de bu yakınması. Birlikte bir kitap çıkartma tasarıları var. Ahmed Arif’e göre bu kitabın adı “Suskun” olacakmış...

"Üzme zorlama kendini, beni hiç sevmedin. Gene de benim yanımda ve ben yokken , benim hayalimle kaldığında olduğu gibi kal."

Leyla Hanım ise, bu mektuplaşmalarında, dostluk sınırını çizmiş, aşkına karşılık vermemiş...

"Mutlu ol, Allah beni kahretsin! Gözlerinden öperim, ellerinden öperim, öperim kızı öperim, öperim oğlu öperim..." 

Ben bu kitabı, Kafka'nın Milena'ya yazdığı mektuplardan oluşan kitabına çok benzettim. Orada da imkansız, platonik bir aşk vardı! Orada da iki taraf edebi kimliğe sahipti. Oradaki erkek de , düzene karşı gelen kimlikteydi! Kafka da , Arif gibi hep hastaydı, sevdiği hasta olduğunda ise, onu yüreklendirirdi! Acaba Şairimiz, Kafka'dan etkilenmiş olabilir mi? Neden olmasın? O da Erbil'i hikaye ve şiir yazma konusunda yönlendiriyor, yüreklendiriyordu!  Bir de dikkatimi çekti, mektuplarından birinde, Ahmet Arif, İlhan Tarus'a 'Kımıl' adlı bir böcek hakkında roman, taslak yazıp gönderdiğinden bahsediyordu! Acaba o taslak nerede? Ne oldu? Acaba Kafka'nın bir dönüşüm hikayesini, Arif kendi mi yaşıyordu... Kim bilir bunlar benim sezgilerim, beni bağlar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder